Sürü, yönetmen Zeki Ökten tarafından 1978′te çekilmiş bir filmdir. Filmin senaryosu,
o yıllar cezaevinde bulunan
Yılmaz Güney tarafından yazılmıştır.
Yılmaz Güney’in hapiste yazdığı bu filmde kendi gerçekçi üslübünü korumuştur.
Bu filmde de diğer filmlerinde de olduğu gibi olayları yorumlamaktan
ziyade olayları yaşayanların ağızından seyirciye izletmiştir. Sürü, bir aşireti, bir ikiliyi, bir sürüyü ve daha birçok şeyi anlatır. Aşiretler arası çatışmalar, kişiler arası hesaplaşmalar, insan-doğa, insan-insan, insan-toplum ilişkileri dramatik bir kuruluşun içine yerleştirilen malzemenin salt bir kısmını oluşturur. Filmin tümü ise temelde ekonomik zorlamalarla çağdışı kalmış bir toplumun, ezilen kişilerin ve doğan çatışmaların çok geniş bir panoramasını sergiliyordu. – Türk Sinema Tarihi, Giovanni Scognamillo, Kabalcı Yayınevi Sürü filmi bir ülkenin kültürel ve toplumsal eleştirel bir biçimde ve kolayca kavranabilen bir görüntüsünü sunuyor.
Bir yanda kadınların sadece bir nesne gibi kullanıldığı, geleneklere bağlı pederşahi bir toplumu, diğer yandan genç bir çiftin bu baskıcı toplum modelini kırmaya çalışmasını görmekteyiz. Oğul Şivan, onu sınırlayan ve ailesine bağlı olmasına neden olan geleneğe isyan etmektedir…-filmde melike demirağ hiç komuşmayan gelini canlandırıyor kocası şivanı çok evmesine rağmen o’da dahil hiç kimseyle konuşmuyor- Filmde, bir sürünün Anadolu’nun doğusundan batısına trenle taşınması ön plana alınarak, Anadolu’nun yoksulluğu, çaresizliği ve o günlerin siyasal çelişkileri ve çatışmaları perdeye yansıtılmaktadır. ayrıca “sürü” türk sinemasının uluslararası alanda en fazla ödül sahibi filmidir.
Yönetmen Zeki Ökten Yapımcı Yılmaz Güney Oyuncular Tarık Akan, Melike Demirağ, Erol Demiröz, Levent İnanır, Soner Kökkaya, Tuncel Kurtiz, Meral Niron, Yaman Okay, Savaş Yurttaş Görüntü yönetmeni İzzet Akay Kurgu Özdemir Arıtan Müzik Zülfü Livaneli Yapım yılı, ülkesi 1978, Türkiye Süre 129 dk.
Filmin senaryosu, o yıllar cezaevinde bulunan Yılmaz Güney tarafından yazılmıştır
Filmin Adı
Hunger / IRA
Aylık sinema dergisi Altyazı’nın sinema yazarlarının oylarıyla hazırladığı “2009′un En İyi 20 Filmi” listesinin zirvesinde Steve McQueen’in yönettiği “Hunger” (Açlık) isimli film var. Açlık 1981′de Bobby Sands’in önderlik ettiği IRA Açlık Grevi sırasında Maze Hapishanesi’nde yaşananları konu alan film, detaylara epik bir gözle eğilerek akıl ve bedenin sınırları zorlandığında neler olduğuna ışık tutuyor. Henüz ilk filmini çeken Steve McQueen’e başta Cannes’da Altın Kamera olmak üzere uluslararası birçok festivalde ödül kazandıran İngiltere yapımı film, H blokları olarak ünlenen bu hapishanedeki direnişçilerin yaşamlarını tüm ayrıtılarıyla gösteriyor.
Hunger / Açlık filmini aşağıdan izleyebilirsiniz
Kuzey İrlanda’nın bağımsızlığı için mücadele eden IRA ve INLA üyesi militanların, savunma haklarından yoksun bırakılarak hapsedildikleri işkencehane muadili Maze Cezaevi’nin (Long Cesh) H Blokları’nda geçer. Politik mahkûm statüsü adına direniş kararı alan Bobby Sands ve arkadaşlarının, “battaniye” protestosu ve “yıkanmama” eylemleri, Belfast sokaklarında yankısını bulur.
Ancak İngiliz hükümetinin “Demir Leydi” lakaplı Başbakanı Margaret Thatcher geri adım atmaz. Sands son çare olarak Mart 1981’de bedenini açlığa yatırır. Hücre hücre eriyen Sands, eyleminin 66. günü olan 5 Mayıs 1981’de son soluğunu verir ve yüz bin kişilik cenaze töreniyle Derry Şehir Mezarlığı’nda defnedilir.
Filmin Adı
Beynelmilel
Beynelmilel’ 1982 yılında Adıyaman’da bir grup yerel müzisyenin başına gelen traji-komik olayları, kışla mantığının sosyal yaşama dayatılması nedeniyle ortaya çıkan absürd durumları bir grup yerel müzisyenin etrafında anlatıyor.
Beynelmilel’ filminin senaryosu, o yıllarda kentteki bir orkestrada müzisyenlik yapan Sırrı Süreyya Önder’in (44) yaşadıklarından hareketle yazılmış.
Filmin kimi sahnelerinde yöre halkının da katılımıyla 3000 kişiye yakın da figüran görev almış.
Filmde, sıkıyönetim döneminde Adıyaman yöresinde düğünlerde çalgı çalan yerel müzisyenlerin (gevende) trajikomik hikayesi konu ediliyo
Filmin Adı
Hakkari de Bir Mevsim
Hakkâri’de Bir Mevsim, yönetmen Erden Kıral tarafından 1983′te çekilmiş bir filmdir. Filmin senaryosu, Ferit Edgü’nün O adlı romanına dayanılarak, Ferit Edgü ve Onat Kutlar tarafından yazılmıştır. Hakkari’ye nasıl ve ne zamanda geldiğinin bile farkında olmayan sürgün olarak Hakkâri’ye giden bir öğretmen hikayesi. Dilini bilmediği çocuklara başka bir dilde yoksulluk içinde ilim öğretme cabası… yabancılık, yanlızlık, yokluk, kar, çamur ve köy hayatı.. Onat Kutların katkısıyla olabildiğince iyi şekilde filme uyarlanmıştır. Ama yine de bu topraklar üzerinde nefes alıp veren herkesin okunması gereken bir kutsal kitap. Edgü’nün dediği gibi: “bu kitapta yazılı olanları anlamakta güçlük çekebilirsin..çünkü anlamak ortak bir dil gerektirir. Ortak dil ise ortak yaşam/ortak bilgi/ortak birikim/ortak düş kimi yerde, ortak düşüş demektir. Ama diyebilirsin ki bana yabancı olanı arıyorum ben.. öyleyse yolun açık olsun…”
Filmde, sürgün olarak Hakkâri’ye giden bir öğretmenin (Genco Erkal), orada güçlükler içinde geçirdiği bir kış mevsimi anlatılmaktadır. Filmin başlıca oyuncuları arasında Genco Erkal, Rana Cabbar, Erol Demiröz, Berrin Koper, Şerif Sezer, Macit Koper ve Erkan Yücel.
Filmin Adı
Kaplumbağalar da Uçar
Halepçe Katliamı İran-Irak Savaşı esnasında, Saddam Hüseyin’in, 1986-1988′de Irak’ın kuzeyinde isyan çıkartan Kürtlere karşı düzenlettiği İran askerleri ve Peşmergelerle birlikte 5.000′den fazla insanın öldüğü, 10.000′ne yakın insanın da yaralandığı operasyonun bir parçasıdır.
Saddam, İran ordusunun ilerleyişini durdurmak için Irak ordusunun Kuzey Cephesi Komutanı olan Korgeneral Alî Hasan al-Majîd al-Tikritî’ye (Kimyasal Ali)’e zehirli gaz bombaları kullanmayı emretmesi sonucu binlerce kişinin ölümü ve yaralanması dışında; Süleymaniye Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Fuat Baban, 7 Aralık 2002 tarihli ‘The Sydney Morning Herald’ gazetesinde yayımlanan ‘Experiment in Evil’ başlıklı makalesinde, Halepçe’de özürlü doğum oranının Hiroşima ve Nagasaki’nin 4-5 katı olduğunu belirtmişti.
52. San Sebastian Film Festivali’nde Altın İstiridye – En İyi Film ve En İyi Görüntü ödüllerinin yanı sıra Berlin Film Festivali’nde de Barış Ödülü’nü kazanan ‘Kaplumbağalar da Uçar’, Saddam sonrası Irak’ta çekilen ilk filmdir.
‘Sarhoş Atlar Zamanı’nın yönetmeni Bahman Ghobadi, şavaş, katliam ve ölümle iç içe mayınlar arasında büyüyen çocukları çektiği, izleyeni yaşadığımız tüm bunların yaşandığı bu dünyada insan olduğundan utandıracak bir film.
Konusu: Amerika’nın Irak’a saldırısına birkaç gün kala Irak-Türkiye sınırında bir Kürt mülteci kampı… Boş kovanların, yakılmış tankların ve bomba çukurlarının orta yerindeki köyde ailesini yitirmiş Satellite (Uydu) lakaplı bir çocuk yaşar. Satellite günlerini televizyon antenlerini tamir ederek ve üç beş kelime bildiği İngilizcesiyle uydu kanallarındaki savaş haberlerini meraklı ve tedirgin köylülere tercüme ederek geçirir. Genç adam ve köyün ona hayran diğer çocuklarının bir de gelir kaynağı vardır: Mayın toplamak… Toprak altından hayatları pahasına çıkardıkları mayınları Birleşmiş Milletler?e geri satarlar. Kaza sonucu birçoğu kollarını ve bacaklarını kaybedip sakat kalmıştır…
Yönetmen Bahman Ghobadi Senaryo Bahman Ghobadi Oyuncular Soran Ebrahim, Avaz Latif, Saddam Hossein Feysal, Hiresh Feysal Rahman, Abdol Rahman Karim Filmin Türü Savaş, Drama Orijinal Adı Lakposhtha hâm parvaz mikonand Yapımcı Firma Mij Film Co. [ir] Yapım Yılı 2004 Yapım Ülkesi İran/Fransa Orijinal Dili Kürtçe Filmin Süresi 98 dakika
Toplam okunma (8477) Bugün(7) Son okunma tarihi (15 August 2010)
Filmin Adı
Santiago Grasso- İstihdam (kısa film)
Annecy 2009 Uluslararsı Animasyon Film Festivali’nde Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Federasyonu Ödülü’nü alan kısa film, “El Empleo – İstihdam” 2008 yapımı. Kapitalist sistemin bireyin algısında insanları nasıl nesneler haline getirdiğini ve bu aşağı durumun günlük yaşamın bir parçası olarak nasıl benimsediğini anlatırken, kişinin başkasını kullanırken aynı zamanda kendisinin de nasıl olağan bir halde kullanıldığını da gösteren sarsıcı filmi aşağıdan izleyebilirsiniz.
İnsanların yaşamını sürdürebilmesi için, modern kölelik düzeni olan kapitalizm bireyi hiçleştirerek duygu ve düşüncesi olmayan, kullanılmaya hazır halde bir eşyaya çeviriyor. Tekleştirip yalnızlaştırarak her birini bir kapıya paspas, bir masaya sandalye, bir asansöre ağırlığa çeviriyor.
Animasyon filmi, Kafka’nın yabancılaşma duygusunu en güçlü biçimde yansıttığı yapıtı olan “Dönüşüm”ü hatırlatıyor; Bir sabah yatağında bir böcek olarak uyanan Gregor Samsa, bilinci ve istemi dışında gerçekleşen bu dönüşümü bir türlü kabullenemez. Ailesi ve patronu ise, kısa bir şaşkınlığın ardından, onun artık bir böcek olduğunu kabullenirler. Ama böcek olmakla alışageldiği şeylerden koparak yepyeni bir konuma giren Gregor Samsa da, o güne kadar sürdürdüğü yaşama da, çevresindekilere de, bambaşka bir gözle bakacaktır.
Dönüşüm, hiyerarşi ve otorite düşüncesiyle temellenen, bu amaçla sözü edilen düşünceyi önce aile kurumu içerisinde odaklaştıran toplum içersindeki bireyin tragedyasıdır. Gregor Samsa, ‘dönüştüğü’ güne değin çeşitli kölelikler ve zincirleri içerisinde uslu oturduğu sürece de benimsenip sevilir. Başkaldırısı bilinçaltında başlar; bu bilinçaltı, kendine uygun biçimi yaratır: Böceğe dönüşmesini, gerçekte artık başkalaşmasıdır. Bu dönüşümünden başlayarak, toplumun ve ailesinin ona ilişkin onu tutsak kılan beklentileri, artık sonuçsuz kalmaya yargılıdır; böceğin iğrençliği, çizgisi sürüyle uyuşmayan bağımsız bireyin iticiliğiyle özdeştir.
Santiago Grasso’un “El Empleo – İstihdam” adlı ödülü kısa filmi